TÜRKİYE CUMHURİYETİ SAVCILARININ BAĞIMSIZLIĞINA KARŞI ANAYASAYA AYKIRI YASA TEKLİFİ HAKKINDA KAMUOYUNU BİLGİLENDİRME AÇIKLAMASI
25.05.2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulan kanun teklifinde, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 18 ve 40. maddelerine “Cumhuriyet Başsavcısı, Cumhuriyet Savcılarının soruşturmayı sonlandıran kararları arasında oluşabilecek farklılıkların giderilmesi ile bu kararların kanuna uygunluğunun denetlenmesi hususunda görevli ve yetkilidir” şeklinde ek fıkra eklenmesinin yer aldığı görülmüştür.
Anayasaya aykırı ve Türkiye Cumhuriyeti savcılarının suçları ve suçluları soruşturma yetkilerinin tamamen kontrol altına alınması ve yürütmenin istemediği soruşturmaların yapılmaması sonucunu doğurabilecek ve Türkiye Cumhuriyeti savcılarını bağımsız yargı yetkisini kullanabilen “Cumhuriyetin savcısı” olmaktan çıkarıp tamamen yürütmenin vesayeti ve denetime sokabilecek bu tehlikeli değişiklik için; TBMM'ni ve Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm vatandaşlarını uyarmak, “hukukun üstünlüğünü” koruma görevi bulunan kurumumuz için tarihi bir zorunluluk olmuştur.
Anayasamızın 2. maddesine göre “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”
Anayasanın 4. maddesine göre “Değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek” olan bu hükümlerin, hukuk devleti ilkesinin işlerliği ve korunması için de Anayasamızın 9. maddesinde “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır” denilerek, yetki sahibinin Türk Milleti olduğu ve yargı yetkisini kullanacak olanın da bağımsız mahkemeler olduğunu hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirtmiştir.
Anayasamızın 11. maddesinde “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır” denilerek Anayasanın tüm yasama, yürütme ve yargı kurumlarını bağlayan ve uyulması zorunlu en üst hukuk normu olduğu ifade edilmiştir.
Anayasamızın 36. maddesinde ise “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz” hükmü ile adil yargılanma hakkı ile mahkemelerin ve dolayısıyla yargılama süreçlerini hazırlayan savcıların da yargılama faaliyeti için yasaların yüklediği görevleri yerine getirmekten kaçınamayacağı belirtilmiştir.
Anayasamızın 138. maddesinde “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır” denilerek yargı organlarının bağımsız olduğu emir ve talimat alamayacakları yargı organlarına tavsiye ve telkinde bulunamayacağı ve yürütme organının yargı kararlarına uyma zorunluluğu bir kere daha teminat altına alınmıştır.
Anayasamızın 142. maddesinde “Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir” denilerek bu konuda Anayasaya aykırı olmayan yasa yapma yetkisini de TBMM'ne vermiştir.
Bu sebeple yargılama usulleri ile ilgili usul yasaları çıkarılmıştır. Ceza yargılamasındaki usulleri ve yetkileri belirlemek için de 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu yürürlüğe konulmuştur. Bu kanunun 1. maddesinde “Bu kanun, ceza muhakemesinin nasıl yapılacağı hususundaki kurallar ile bu sürece katılan kişilerin hak, yetki ve yükümlülüklerini düzenler” denilerek ceza muhakemesinde görev alacak soruşturma ve kovuşturma makamlarının görev ve yetkilerinin bu kanunla düzenlendiği ve kanunun amacının “yargılama faaliyetinin” hangi usulde yapılacağının belirlenmesi, soruşturma ve kovuşturma makamlarının bu yargılama faaliyeti içindeki görev ve yetkilerinin ne olduğunu düzenlemek olduğu belirtilmiş ve kanunun diğer maddelerinde de Cumhuriyet savcıları ile mahkemelerin kararlarının “hukuki denetiminin” nasıl yapılacağı ve kararlar arasındaki farklılıkların da nasıl giderileceği belirtilmiştir.
Değiştirilmek istenen 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 1. maddesi “Bu kanun, adli yargı ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemelerinin kuruluş, görev ve yetkilerini düzenler” şeklindedir. Kanunun bütünü de Anayasamızda kuvvetler ayrılığı prensibine göre belirtilen “bağımsız ve tarafsız yargılama faaliyetlerinin” sağlanması için bu kanuna göre kurulacak mahkemelerin “idari yönden” görev ve yetkilerini düzenlendiği görülmektedir.
Anayasanın yargı yetkisini düzenleyen hükümleri ile yukarıda bahsettiğiz yasaların amaçları ve tüm hükümleri birlikte değerlendirildiğinde yürütme yetkisini kullanan hiçbir makama yargılama yetkisi verilmediği görülmektedir.
Yargı kararlarının denetiminin ve işleyişinin nasıl olacağı Anayasamızda belirtilmiş ve üst yargının organları olarak da Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi sayılmıştır. Bu denetim makamları arasında ne yasama ne de yürütme makamları sayılmıştır. Bu da zaten Anayasamızın başlangıcı ile 7, 8, 9 maddelerinde belirtilen “kuvvetler ayrılığı” prensibinin zorunluluğudur.
Hal böyle iken yargı yetkisini kullanacak olan mahkemelerin “idari olarak” kurulmasının ve yönetilmesi için yürürlüğe konulmuş olan 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 18. ve 40. maddelerine “Cumhuriyet Başsavcısı, Cumhuriyet Savcılarının soruşturmayı sonlandıran kararları arasında oluşabilecek farklılıkların giderilmesi ile bu kararların kanuna uygunluğunun denetlenmesi hususunda görevli ve yetkilidir” cümlesinin eklenmesi, yukarıda belirtilen tüm anayasal ve yasal düzenlemelere aykırılık yaratarak yürütme önerisiyle HSK tarafından atanan ve ceza yargılamaları ve soruşturmaların yapılması için idari görevli Cumhuriyet Başsavcılarına adliyede soruşturma yapan Cumhuriyet savcılarının soruşturmalarına müdahale yetkisinin verilmek istendiği görülmektedir.
5235 sayılı kanunun Cumhuriyet başsavcısının görevlerini düzenleyen 18. maddesi; Cumhuriyet başsavcısının, başsavcı vekilleri ile savcılar ve bağlı birimler üzerinde gözetim ve denetim yetkisi bulunduğunu ifade etmektedir. Bu maddede anılan yetki sadece idari görev kapsamı ile sınırlıdır. Cumhuriyet Başsavcısının denetim yetkisi hukuki değerlendirmeye yönelik bir yetki değildir. Her hal ve şartta, soruşturmalara ait olayın hukuki nitelendirilmesi Cumhuriyet savcısına aittir. Yargılama uslulünü, yetki ve görevlerini düzenleyen Ceza Muhakemesi Kanunu'nun hiçbir yerinde de kaynağını Anayasadan almayan böyle bir yetki Cumhuriyet başsavcılarına verilmemiştir. Cumhuriyet savcılarının soruşturmaya yönelik iddianamelerinin denetlenmesi, iadesi mahkemelere ait olup kovuşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin Cumhuriyet savcılığı kararları için de itiraz ve denetleme makamı sulh ceza hakimlikleridir.
TBMM'ye sunulan yasal düzenleme teklifi ile Cumhuriyet başsavcılarına “Cumhuriyet Savcılarının soruşturmayı sonlandıran kararları arasında oluşabilecek farklılıkların giderilmesi ile bu kararların kanuna uygunluğunu denetimi yetkisi” adı altında Cumhuriyet savcılarının olayları bağımsız ve tarafsız olarak hukuki nitelendirme ve takdir hakkının müdahaleye açık hale getirilmek istenildiği anlaşılmaktadır.
Bu sebeplerle Türkiye Cumhuriyeti savcılarının bağımsızlığını tamamen ortadan kaldırarak, Anayasaya aykırı ve Cumhuriyeti savcılarının suçları ve suçluları soruşturma yetkilerinin tamamen kontrol altına alınması ve yürütmenin istemediği soruşturmaların yapılamaması sonucunu doğurabilecek, Türkiye Cumhuriyeti savcılarını tamamen yürütmenin vesayeti ve denetimine sokabilecek bu değişiklik teklifinin yaratacağı büyük tehlikeyi ve sonucunda hukuk devletinde onarılmaz şekilde yaratabileceği tahribata Türkiye Büyük Millet Meclisi olmak üzere tüm kamuoyunun bilgisine ve dikkatine sunar, teklifin geri çekilmesini talep ederiz.
Bursa Barosu Başkanlığı