Her çocuğun eşit, özgür, mutlu ve onurlu birer birey olarak yaşamda var olabildiği...
Çocuk hakları hem yasal, hem ahlaki olarak dünya üzerindeki bütün çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel bir kavramdır.
Çocukları korumak ve yaşam koşullarını iyileştirmek adına 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 'Çocuk Haklarına Dair Sözleşme' imzalanmıştır. Bu sözleşme 197 ülke tarafından imzalanan sözleşmedir. BM Genel Kurulu'nda oybirliğiyle kabul edilmiş ve o tarihten itibaren her yıl 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kutlana gelmiştir.
Aradan geçen 32 yılda sözleşmeyi imzalayan devletler tarafından birçok hukuki düzenlemeler yapılmış olsa da çocukların çoğu hala sözleşme ile garanti altına alınan, korunacağı taahhüt edilen haklarının birçoğuna sahip değildir.
BM Çocuk Hakları Komisyonu'na göre imzacı ülkeler arasında BM'ye rapor gönderen 43 ülkeden sadece 14'ü sözleşme ilkelerini iç hukuklarına uyarlamış, diğer ülkeler sözleşmeye uyum sağlamak için yeni ve benzer yasalar çıkarmış veya uyum sağlamak yerine çocukları kendi hakları konusunda bilinçlendirmeyi tercih etmişlerdir. Ülkemizde de bu kapsamda 3 Temmuz 2005 tarihinde Çocuk Koruma Kanunu kabul edilerek 15 Temmuz 2005 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.
Bu sözleşme hükümlerine pek çok ülkede uyulmadığı gibi, hak ihlallerinin ne yazık ki ülkemizde de artarak devam ettiği ve özellikle son yıllarda çocuğun yaşam hakkı ihlalinin, her yönü ile sömürülen çocuk işçilerin, çocuk gelinlerin, cinsel istismara maruz kalan, fuhuşa itilen ve öldürülen çocuk sayısının ciddi anlamda arttığını görmekteyiz.
Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 32. yılını kutladığımız bu günde ülkemizde ve dünyada çocuk hakları ihlalleriyle ilgili vahim tablolarla karşı karşıyayız. Milyonlarca çocuk temel birçok hakkından yoksun bir şekilde savaş, göç ve yoksulluk gibi olumsuzlukların tam ortasında yaşamını sürdürmeye, büyümeye çalışmaktadır. Maalesef savaşlar; milyonlarca çocuk için gündelik hayatın bir parçası haline gelmiştir. Bu etkilerin sonucunda sayısız çocuk ölmüş, birçoğu sakat veya yetim kalmıştır. Birçokları açlıktan ölmüştür.
Uluslararası Af Örgütü verilerine göre pornografi, şiddet ve yasadışı faaliyetlerin çokça görüldüğü ülkelerde çocuk istismarı had safhalara ulaşmaktadır. İstatistikler dünya üzerinde 5-14 yaş grubu arasında 250 milyon çocuk işçi olduğunu söylerken 12-17 yaş grubundaki milyonlarca çocuğun okula devam edemediğini ortaya koymaktadır. Toplam 165 milyon yetimin bulunduğu rapor edilen dünyamızda BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF)'na göre her gün beş yaşın altında 22 bin çocuk önlenebilir sebeplerden dolayı hayatını kaybetmektedir.
Yine UNICEF raporlarına göre dünya çapında erken yaşta evliliklerin sayısının toplamda 765 milyon olduğu tahmin edilirken, evli kadınların 5'te 1'i, her 30 genç erkekten 1'i 18 yaşından önce evlilik yapmaktadır. Bugün çocuklar hala toplumun istismara en açık ve savunmasız grubunu oluşturmaktadır.
Çocuk hakları bağlamında sorunlardan biri de çocuk cezaevleridir. Çocuk cezaevlerinin var olma nedenlerinin tartışıldığı ve kaldırılmaları gerektiği yönünde oluşan sivil inisiyatiflerin çalışmalarının göz ardı edilemeyeceği gibi mevcut şartlarda ceza ve tutukevlerinin öngörülen “iyileştirme” amacını gerçekleştiremediği açıktır. Tutuklama tedbirinin bir cezalandırma amacı ile uygulandığı ceza adalet sistemi içerisinde, çocuğun özgürlüğünden yoksun bırakılmasının en son çare olarak kullanılması gerektiği yönündeki uluslararası ve ulusal kural ve ilkelerin, çocuğa yönelik koruma ve önleme noktasında yetersiz kaldığı görülmektedir.
Ülkemizde özellikle son yıllarda çocuk istismarı büyük bir sorundur. TÜİK verilerine göre çocuk istismarıyla ilgili dava sayısı son 10 yılda yaklaşık 3 kat artmıştır. 250 binden fazla çocuk istismara uğramıştır. İnsan Hakları Derneği'nin 2018 raporuna göre de çocuk istismarında dünyada 3. sırada yer alan Türkiye'de; 2002'den bu yana 440 bin çocuk doğum yaptı. Adalet Bakanlığı ise çocuk istismarına yönelik verileri artık paylaşmıyor.
Tüm bu sorunların çözümü ve ihlallerin önlenmesi amacıyla yapılan düzenlemeler yeterli değildir. İstismarla mücadele için etkin çözümler bulunması gerekirken günlük politik ihtiyaçlar nedeni ile çocukların istismarcıları ile evlilikleri çözüm olarak sunulmakta, suça sürüklenen çocuklar için cezaevi dışında çözüm üretilmemektedir. Çocuk işçiliği hala temel bir sorun olarak varlığını sürdürmekte, eğitimde fırsat eşitliği sağlanamamakta, ayırımcılık yapılmakta, çocuğun yüksek yararı hiçbir şekilde temel ilke olarak göz önünde tutulmamaktadır.
Bursa Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak tüm çocukların eşit, özgür ve mutlu bir geleceğe sahip olabilmeleri ve tüm haklarının korunabilmesi için mücadelemiz sürmektedir ve her zaman devam edecektir. Elmalı'da, Akyazı'da, İstanbul'da, Ankara'da ve ülkemizin çeşitli yerlerinde istismara uğramış, zarar görmüş çocuklarımızın davalarına katıldık, Bursa'da birçok okulda çocuk hakları, ihmal ve istismar eğitimleri düzenledik, SMA hastası çocuklarımızın yanında olduk, suça sürüklenen çocuklarımızın haklarının korunması için çalıştık.
Her zaman “önce çocuk” dedik. Çocukların sözleşmedeki haklarını eksiksiz kullanabilmeleri için; çocuk adalet ve koruma sistemlerinde görevli profesyonellerin çocuk haklarını koruma ve gerçekleştirme kapasitelerinin güçlendirilmesi, suça sürüklenen çocuklar için alternatif uyuşmazlık çözüm mekanizmaları sağlanmasını istedik. Toplumun bütün kademelerinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, çocuk işçiliğinin azaltılması, ana–babaları veya onlara bakmakla yükümlü kişilerle birlikte yaşamayan çocuklar için kurumlara yerleştirme yerine alternatif aile ortamları sağlanmasını savunduk. Çocukların haklarından yararlanmaları ve kendilerini koruma bilincine sahip olmaları konularında hukuki sorunlar başta olmak üzere her türlü çalışmayı yapmayı ve desteği sürdüreceğiz.
“Çocukların çocuk olduğu” bilinciyle “çocuğun yüksek yararı ilkesi”ni gözeterek, yukarıdaki önerilerin hayata geçmesi için ilgili tüm kişi ve kurumları yükümlülüklerini yerine getirmeye çağırıyoruz.
Nazım Hikmet'in de dediği gibi “Dünyayı verelim çocuklara, hiç değilse bir günlüğüne, allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar... bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı... çocuklar dünyayı alacak elimizden, ölümsüz ağaçlar dikecekler...”
Her çocuğun hak sahibi, eşit, özgür, mutlu ve onurlu birer birey olarak yaşamda var olabildiği, hak ettikleri daha güvenilir, tüm haklarının eksiksizce korunduğu bir dünya dileğiyle... Dünya çocuk hakları günü kutlu olsun…
BURSA BAROSU ÇOCUK HAKLARI MERKEZİ