“Kötü niyetli, gerici söylem ve eylemler Medeni Kanun'un değerini daha da artırmaktadır”
BASINA VE KAMUOYUNA
95 yıl önce bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girdi. O gün, başta kadınların toplumdaki konumu, yaşantısı ve hakları olmak üzere o güne kadar eşi benzeri olmamış bir değişimin başlangıcı oldu.
17 Şubat 1926 tarihinde Medeni Kanun Tasarısı Meclis'te görüşülmeye başlandığında dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bey söz alarak, Medeni Kanun'un en önemli kısmının özellikle aile teşkilatı, kuruluşu, miras ve ayni hakların oluşturduğunu söyleyerek sözlerini “Türk tarihinin, bendenizin anlayışına göre, en hazin siması Türk Kadını'dır. Yeni tasarının aile teşkilatı ve miras hükümleri şimdiye kadar istenildiği zaman kolundan tutularak bir eser gibi yerden yere vurulan fakat bizzat hanım olan Türk kadınını olduğu mevki-i ihtirama getireceksiniz” diyerek sonlandırmıştır.
Gerçekten de Türk Medeni Kanunu ile kadınlar o zamana kadar sahip olmadıkları haklara kavuştu. Ailede kadın-erkek eşitliği sağlandı, evlilikte resmi nikah ve erkekler için tek eşlilik zorunlu hale getirildi. Kadınların istedikleri meslekleri yapabilmelerinin önü açıldı. Kadınlar miras ve boşanma konularında erkeklerle eşit haklara sahip oldu. Mahkemelerde tanıklık yapabilme hakkı tanındı.
Her ne kadar bugün 95. yılını kutladığımız Türk Medeni Kanunu sayesinde kadınlar toplumda özgür bireyler olarak yer alabilseler de; kanun, medeniyet düşmanlarının ve gericiliğin odak noktası olarak dolaylı ve direkt saldırılara maruz kalmakta, kanunun özüne, ruhuna aykırı değişiklikler yapılması gündeme getirilerek içi boşaltılmaya çalışılmaktadır.
Kanunun laik uygulamaları ve hukuk birliğini gözeten yapısının delinmesi süreci 2017 yılında Nüfus Kanunu'nda yapılan değişiklikle 'müftülere nikah yetkisi verilmesi' ile hız kazandı. Gerçeğe aykırı beyanlarla toplum yanıltılarak kaldırılması yönünde kirli bir kampanya yürütülmüştür. Saldırı, son olarak geçtiğimiz yıl İstanbul Sözleşmesi'nin hedef alınmasıyla Medeni Kanun tarafından verilen hakların kaldırılması söylemlerine kadar varmıştır.
Söz konusu kötü niyetli ve gerici söylemler Medeni Kanunu, temel hak ve özgürlükleri hedef aldığı kadar başta hak savunucuları olmak üzere tüm kadınları da hedef haline getirmiş, kadınlara yönelik hakaretler toplumun her kesiminden tepkiye sebep olmuştur.
Toplum refahı için Medeni Kanun ve kadın haklarına yönelik saldırılara karşı birliktelik başta olmak üzere; yetkililerin sorunlara dair uzun soluklu ve kalıcı politikalar üretmesi, mevcut kanun ve düzenlemelerin uygulanması gerekliliğini kabul etmesi ve bu yönde azami çabayı göstermesi gerekmektedir. Mevcut uygulamalara ve sahip olduğumuz haklara yönelik saldırılar, kanunların özüne aykırı değişikliklerle, yapılan saldırılarla, hatalı politikalarla ve uygulamalarla mücadele etme mecburiyeti toplum olarak gelişmemizi yavaşlatmakta ve aynı zamanda da gün geçtikçe artan şiddet olaylarına sebep olmaktadır.
Şüphesiz ki yürürlüğe girdiği günden beri milyonlarca kadının hayatını ve bir ülkenin yapısını değiştiren, Cumhuriyet tarihimizin hukuk alanındaki en büyük devrimi olan Medeni Kanun, ülkemizin huzur ve barışına kast eden kişi ve topluluklar var olduğu sürece hedef olmaya devam edecektir. Fakat başta kadınlar olmak üzere toplumun her bireyi temel hak ve özgürlüklerini bu saldırılara karşı müdafaa etme kudretine sahiptir. Bugün, kanunun 95. yıldönümü kutluyor oluşumuz bunun en büyük ispatıdır.
Bizler Bursa Barosu mensupları olarak kadına yönelik şiddetin ve kadın haklarına yönelik gerici söylemlerin had safhada olduğu günümüzde başta Medeni Kanun olmak üzere Cumhuriyetin tüm kazanımlarına ve değerlerine sahip çıkacağımızı kamuoyunun bilgisine sunarız.
BURSA BAROSU KADIN HAKLARI MERKEZİ