Geleceğimiz yanıyor… Seferberlikle bu işin altından kalkacağız…
Bursa Barosu'nun da bileşenleri arasında bulunduğu Bursa Akademik Odalar Birliği (BAOB) ve TMMOB İl Koordinasyon Kurulu, orman yangınları ve sel felaketlerine ilişkin ortak basın açıklaması yaptı.
Açıklama şöyle:
“Ülkemizin güneyinde ve Ege'de farklı yerlerde yaşanan, yeterli ekipmanla müdahale edilemediği için söndürülemeyen Cumhuriyet tarihinin en büyük yangınlarında yanan alan 155 bin hektara ulaştı… Aynı günlerde kuzeyde, üzerine kurulan HES'lerle yatağı değişen, yanlış imar uygulamalarıyla üstleri kapatılan, önüne yanına binalar kondurulan derelerin taşması sonucu yaşanan sellerin yarattığı kayıplar… Ülkemiz, son yılların insan etkisi yüksek en büyük felaketlerini yaşıyor.
Gebze Teknik Üniversitesi Harita Mühendisliği Bölümü İleri Uzaktan Algılama Teknoloji Laboratuvarı'nda optik ve termal uydu görüntüleri kullanılarak haritalandırılan yangın alanı, Bursa ilinin Nilüfer, Osmangazi, Yıldırım ve Kestel ilçelerini yan yana getirdiğinizde yüz ölçümüne eşit, İstanbul ilinin 1/3 büyüklüğünde bir alandır.
Yanan orman alanlarını yeniden rehabilite etmenin maliyeti, önlem alma maliyetinden 40 kat fazladır.
Orman yangınlarına engel olmak ortak sorumluluğumuz olmakla birlikte, yangınlarla mücadele etmek, başta Tarım ve Orman Bakanlığı olmak üzere kamu kurumlarının anayasal görevidir. Ne yazık ki son yıllarda sayısı ve boyutları giderek artan orman yangınlarıyla mücadelede büyük zafiyetler yaşanmaktadır. Bu zafiyetin nedeni, özelleştirme uygulamaları nedeniyle orman yangınlarıyla mücadele ekip ve ekipmanlarının tasfiye edilmesidir.
2019 yılında AKP iktidarı, adeta Kuva-i Milliye ruhuyla çalışan, yangın pilotları bulunan Türk Hava Kurumu (THK)'nun yürüttüğü yangın söndürme işini özelleştirmiştir. THK AKP iktidarı boyunca sistematik olarak küçültülmüş ve nihayetinde 2019 yılında kuruma kayyum atanarak bütünüyle tasfiye edilmeye başlanmıştır. Kurumun elinde bulunan yangın söndürme uçakları ve diğer ekipmanları ile gayrimenkulleri ihale yoluyla satılmak istenmektedir. Gayrimenkullerin satışı yargı erki tarafından iptal edilmiştir. Yargı kararının gereği yerine getirilmeli, satışlardan vazgeçilmeli, kurumun yangın söndürme araçlarının sayısı ve kapasitesi artırılarak, modernizasyonu sağlanmalıdır.
Neler öneriyoruz, ne yapacağız?
Orman yangınlarından etkilenme riski yüksek olan orman köylüleri başta olmak üzere, orman ile etkileşimi yüksek olan turizm tesislerinde konaklayacak kişilerin bu afete karşı tıpkı diğer afetlerde olduğu gibi eylem planları (toplanma, tahliye ve hatta gerekiyorsa müdahale) konusunda bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi gerekmektedir.
Son yangınlarda vatandaşlarımızın medyaya yansıyan görüntülerinden biliyoruz ki, orman yangını ile mücadele bir uzmanlık alanıdır. İnsanlarımız tüm iyi niyetiyle yangına müdahale etmek için seferberlik halinde olsalar dahi, bu işin eğitimini alan uzmanların koordinasyonu altında görev yapması çok daha önemlidir.
Orman yangını ile mücadele edecek STK`lar hızla örgütlenmeli, halkın bilinçlendirilmesi ve olası müdahalelere katılabilmesi konusunda eğitimler düzenlemeli; yaşananlar gibi yetersiz personel, araç ve koordinasyon durumlarında daha risksiz çalışmaların gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır.
Elbette mutlak suretle ülkemizin kendi hava filosunun bulunması şarttır. Bu hava filosunun THK bünyesinde sağlanabileceği gibi dünyanın en büyük hava güçlerinden birisi olan Türk Hava Kuvvetleri bünyesinde de oluşturulabileceği değerlendirilmelidir.
Orman yangınlarını yalnızca uçak ve helikopter ile söndürmek ve soğutmak mümkün değildir. Tüm araç ve personelin (uçak, helikopter, arazöz, insan gücü) yeterli sayıda her daim hazır olması ve koordineli bir şekilde kullanılması gerekmektedir.
Sonuç olarak;
Mevcut durumda orman yangınlarının kontrol altına alınması tek önceliğimiz olsa da; müdahaleden önce önlemeye yönelik stratejiler geliştirilmeli, orman yangını/afet eylem planları uygulamaya geçirilmelidir. Orman ile iç içe geçecek yerleşim yerlerinin ve turizm tesislerinin yapılması engellenerek yangın riskinin azaltılması gerekmektedir.
Yangınlarla mücadele edildiği sıralarda, 18 Temmuz 2021 tarihinde TBMM`den geçirilip 28 Temmuz 2021 tarihinde yayımlanan, 7334 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yürürlüğe giren, ülke turizminin gelişimine katkıda bulunacak bir içeriği olmayan, ormanlarımızın, kıyılarımızın talan edilmesine yol açacak, kamu yararı içermeyen, doğaya, ekosisteme, insanlığın ortak mirasına zarar veren, toplumun yaşam alanlarını yok eden düzenlemeler derhal iptal edilmelidir.
Anayasa`nın 169. maddesi gereği yanan orman alanlarında hiçbir şekilde turizm, yerleşim ya da tarım gibi orman dışı bir faaliyetin gerçekleştirilmemesi için sürecin takipçisi olacağımızı, tüm kurullarımızla yanan alanların izlenmesinin sürdürüleceğini ve bu alanlarda yapılmak istenilen her hangi bir yapısal faaliyet olması halinde buna karşı her türlü yasal süreci yürüteceğimizi, bu yapılaşma sürecinin bir parçası olacak meslektaşımız olması halinde gerekli disiplin sürecini başlatacağımızı kamuoyuna taahhüt ederiz.
Bu vesile ile duyarlı yurttaşlarımızın iyi niyetle başlattıkları fidan kampanyalarının şu aşamada öncelikli konu olmadığının bilinmesini, doğru bir organizasyonla tüm varlıklarını kaybetmiş köylülerin barınma ile tarımsal ve hayvancılık faaliyetlerini tekrar kurabilecekleri yetkili kurum ve kurulların kampanyalarının desteklenmesinin önemini bir kez daha hatırlatmak isteriz.
Yangında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza tekrar Allah`tan rahmet dilerken, yine canını yitiren tüm canlılar için çok büyük üzüntü içerisinde olduğumuzu bildiririz. Dileğimiz yangında zarar gören tüm vatandaşlarımızın ve canlılarımızın bir an önce sağlıklarına kavuşması, yangının biran önce tamamen söndürülmesidir.
Yangınla mücadelede bulunan yerli-yabancı, asker-sivil herkese şükranlarımızı sunarız.
Kalbimiz, vatanımızın yangından etkilenen her bir karışında atmaktadır...
Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.”