“BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 30. yılında çocukların maruz kaldığı istismar, sömürü, insanlığın utancıdır”
20 Kasım, dünyanın, en çok ülke tarafından imzalanıp kabul edilen sözleşmesi olan Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin kabulünün 30. yıldönümüdür.
Bundan 30 yıl önce taraf 197 devlet, çocukların haklarını güvence altına almaya kararlı oldukları iradesini ortaya koymuştur.
Ancak, her yıl tekrarladığımız gibi geçen süreç, pek çok hukuki düzenleme yapılmış olsa da, çocukların sözleşmeyle garanti altına alınan haklarının hala bir çoğuna sahip olmadığını göstermektedir.
Çocukların, modern olarak adlandırılan 21. yüzyılda hala şiddet, cinsel istismar, kötü muamele ve benzeri yüz kızartıcı durumlarla karşı karşıya kalması; temiz suya, sağlıklı yaşamak için asgari aşıya ya da temel eğitime ulaşamıyor olması insanlığın ortak utancıdır.
Tüm çocukların fırsat eşitliğine, kendini ifade edebilmeye, en önemlisi korunmaya ve sevgiye hakkı vardır.
Çocuk hakları bağlamında, uzun yıllardır, özellikle fiziksel ve cinsel olmak üzere çocuğa yönelik her türlü istismarın yaşandığı ve sık sık toplumda infial uyandıran şekilde gündeme gelen sorunlardan biri de çocuk cezaevleridir.
Bugün, çocuk cezaevlerinin var olma nedenlerinin tartışıldığı ve kaldırılmaları gerektiği yönünde oluşan sivil inisiyatiflerin çalışmaları göz ardı edilemeyeceği gibi mevcut şartlarda cezaevleri ve tutukevlerinin öngörülen “iyileştirme” amacını gerçekleştiremediği açıktır. Tutuklama tedbirinin bir cezalandırma amacı ile uygulandığı ceza adalet sistemi içerisinde, çocuğun özgürlüğünden yoksun bırakılmasının en son çare olarak kullanılması gerektiği yönündeki uluslararası ve ulusal kural ve ilkelerin, çocuğa yönelik koruma ve önleme noktasında yetersiz kaldığı görülmektedir.
Ülkemizin ne yazık ki yıllardır çözüm üretilemeyen sorunlarından biri de; sokakta oynaması, okulda öğrenim görmesi gerekirken çalışmaya mecbur bırakılan ve ucuz iş gücü olarak görülen çocuklardır. Devrimci İşçi Sendikaları (DİSK)'in 2017 raporuna göre çalışma hayatında 2 milyona yakın çocuk var ve bu çocukların % 78'i kayıt dışı çalıştırılmaktadır ve sadece 2016 yılında 56 çocuk iş kazalarında hayatını kaybetmiştir. TÜİK verilerine göre ise Türkiye'de 6-18 yaş arasında ekonomik faaliyette bulunan 393 bin çocuğun yarısı okula gitmeyip haftada 40 saatten fazla çalıştırılmaktadır.
UNICEF'in yayımlamış olduğu “Sanayileşmiş 41 Ülkede Eğitim Eşitliğine İlişkin Rapor”da ise okul öncesi eğitimde Türkiye son sırada yer almaktadır.
2018 yılında CİMER'den alınan verilere göre 18 ayda tam 22 bin “hamile çocuk” hastane kayıtlarına geçmiştir. Kayıt dışı olanların varlığı da unutulmamalıdır.
Çocukların, en çok risk altında bulunan korunmaya muhtaç kesim olduğu; yaşama ve korunma haklarının etkin bir şekilde sağlanması gerektiği tüm uygar toplumlarda genel kabul gören bir durumdur. Ülkemizde de çocukların yaşama ve korunma haklarına ilişkin olarak, devletin BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'den kaynaklanan ve uluslararası hukuk ile ulusal hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerinin yerine getirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Bursa Barosu olarak her zaman “önce çocuk” diyerek, çocukların sözleşmedeki haklarını eksiksiz kullanabilmeleri için; çocuk adalet ve koruma sistemlerinde görevli profesyonellerin çocuk haklarını koruma ve gerçekleştirme kapasitelerinin güçlendirilmesi, suça sürüklenen çocuklar için alternatif uyuşmazlık çözüm mekanizmaları sağlanması, toplumun bütün kademelerinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, çocuk işçiliğinin azaltılması, ana–babaları veya onlara bakmakla yükümlü kişilerle birlikte yaşamayan çocuklar için kurumlara yerleştirme yerine alternatif aile ortamları sağlanması, haklarından yararlanmaları ve kendilerini koruma bilincine sahip olmaları konularında hukuki sorunlar başta olmak üzere her türlü çalışmayı yapmayı ve desteği sürdüreceğiz.
BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'de yer aldığı şekilde devletlerin, çocukların haklarının gözetilmesinde uymakla yükümlü oldukları asgari standartları esas alan ve 2005 yılında yürürlüğe giren Çocuk Koruma Kanunu halen yeterli şekilde uygulanmamakta ve işlerliği sağlanamamaktadır. Korunma ihtiyacı olan çocuklar için öngörülen koruyucu ve destekleyici tedbirlerin sağlıklı işlemesi için bir an önce idari altyapının güçlendirilmesi, kurumlar arasında etkin koordinasyonu sağlayacak politikalar geliştirilmesi, durum analizi yapılarak eksikliklerin giderilmesi sağlanmalıdır.
“Çocukların çocuk olduğu” bilinciyle, yukarıdaki önerilerin hayata geçmesi için başta devlet olmak üzere ilgili tüm kişi ve kurumları yükümlülüklerini yerine getirmeye çağırıyoruz.
BURSA BAROSU ÇOCUK HAKLARI MERKEZİ